Jül Sezar Suikastý

Jül Sezar, M.Ö 101 yýlýnda Roma'da soylu bir ailenin oðlu olarak dünyaya geldi. Saðlam bir eðitim gördüðü gibi, ailesi tarafýndan bir silahþor olarak yetiþtirilmiþti. Edebiyata ve güzel sanatlara aþýrý bir düþkünlüðü vardý.

Fakat bu genç adam, dünya zevklerine, içkiye ve kadýnlara karþý da ayný ilgiyi duyar, bu arada kendisine açýlan erkek kollarýna hiç çekinme duymadan vücudunu teslim ederdi. Olaðanüstü bir hatip, yaman bir binici, kadýnlarý baþtan çýkarmada eþi bulunmaz bir ustaydý. Roma'da genelev sokaðýnda bir oda tutarak yýllarca sefahat içinde yaþamýþtý.

Annesi Auralia, bu çok yakýþýklý, güzellikte mitoloji kahramanlarý Adonis ve Paris'le eþ tutulan oðluna para yetiþtirmekte güçlük çekiyordu. Jül Sezar, parasý tükenince, arkadaþlarýndan ve düþüp kalktýðý yosmalardan borç alýr, bir daha da ödemezdi. Onlara þöyle derdi yalnýzca:

"Dostlarým, Roma Ýmparatorluðunu pençeme alacaðým güne kadar bana zaman veriniz..."

Yirmi yaþlarýndayken. Ýmparator Sulla'nýn can düþmaný Marius'un yeðeni olduðu için, Roma'dan kaçmak zorunda kaldý. Anadolu'ya kaçmak isterken korsanlarýn eline düþtü. Korsanlar onu Antalya'ya götürmüþler ve kurtuluþ parasý olarak 20 talent istemiþlerdi. Genç delikanlý kendisine biçilen bu fiyat karþýsýnda küplere binmiþ ve :

"Hayvanlar!., Ben 20 talentlik bir tutsak mýyým? Yakaladýðýnýza iyi bakýn, size 50 talent getirteceðim!..)" diye baðýrmýþtý.

Roma'daki ailesine bir mektup göndermiþ, para gelinceye kadar da korsanlarla al takke ver külah bir hayat yaþamýþtý. Onlarla içki içiyor, þiirler okuyup oyunlar oynuyordu. Ara sýra da korsanlara :

"Hayvan herifler!.. Elinizden bir kurtulursam, göreceksiniz hepinizi astýracaðým!.." diyordu. Korsanlar, bu deli dolu gencin sözlerini ciddiyi almazlar, gülmekle yetinirlerdi.

Parasý gelince özgürlüðüne kavuþtu ve Ege bölgesindeki Milet kentine gitti. Buradan saðladýðý birkaç gemiyle, kendisini tutsak eden korsanlarýn üzerine giderek, onlarý Antalya açýklarýnda yakaladý. Hepsini zincire vurup Bergama'ya götürdü, Vali'nin vereceði emri beklemeden hepsini astýrdý.

Roma'ya dönüp siyasi hayata atýldýðýnda 33 yaþlarýndaydý. Yakýn arkadaþlarýndan biri, Jül Sezar'a siyasi tutkularý olduðunu söylediðinde ondan þu karþýlýðý aldý :

"Ne diyorsun sen! Makedonyalý Büyük Ýskender'in hayatýný okumadýn mý? O benim yaþýmdayken bütün dünyayý ele geçirmiþti. Ben daha ne yaptým?"

Kýrk bir yaþýna geldiðinde, Roma'nýn seçkin kiþilerinden biri olmuþtu. Çaðýnýn ünlü generallerinden Crassus ve Pompeus ile üçlü bir anlaþma yaparak kendisini "Konsül / Devlet Baþkaný" seçtirtti. Dostlarýna ve düþüp kalktýðý kadýnlara olan 1300 talent borcunu ödemek için Galya Valiliði’ni de üzerine aldý. Bu yetki kendisinde olmasýna raðmen Senato ses çýkaramadý. Çünkü Jül Sezar’ýn Galya Valisi olarak Roma'dan uzaklaþmasý ihtimali hem Senato’nun hem de Pompeus'un iþine geliyordu. Bu nedenle Galya dýþýnda bazý eyaletleri de ona baðladýlar.

Jül Sezar'ýn amacý, Galya'da kendine baðlý bir ordu kurmak ve Roma'nýn üzerine yürüyerek diktatör olmaktý. Konsüllük süresi bir yýl sonra bitince Jül Sezar Galya'ya gitti. Sekiz yüzden fazla kenti olan bu zengin ülke onun borçlarýný ödedikten baþka, gerekli adamlarý satýn alacak ölçüde zenginleþmesine de yetti. Savaþlarda ele geçirilen 1 milyon tutsaðýn köle olarak satýþýndan eline gecen para, Jül Sezar’ýn en güçlü silahý olmuþtu. Romalýlar yüz yirmi yýl içinde Galya'nýn ancak Güney bölgelerini ele geçirebilmiþlerdi, Sezar sekiz yýlda bütün Galya'yi Roma imparatorluðu sýnýrlarý içine kattý.

Bu sýralarda Crassus, Doðu'da Fýrat ýrmaðý kýyýlarýnda Partlara yenilerek ölmüþ ve Pompeus Roma'nýn tek egemeni durumuna gelmiþti. Pompeus mutlu ye kaygýsýz bir yaþantý içindeydi. Oysa çevresindekiler. Jül Sezar’ý iyi tanýdýklarýndan, Pompeus'a sýk sýk þu soruyu soruyorlardý :

"Sezar, Roma üzerine yürürse, onu durdurup geri püskürtecek askerleriniz var mý?"

Pompeus gururla gülümsüyor:

"Kaygýlanmayýn, Ýtalya’nýn neresinde olursa olsun, ayaðýmla yere vurduðumda oradan ordular fýþkýrtýrým,," diyordu. Oysa elinde hazýr ve kendine baðlý bir ordusu yoktu. Sezar ise, kendisine ölesiye baðlý bir ordu kurmuþtu. Roma generallerinden hiç birine benzemiyordu. Askerleriyle birlikte oturup þarap içer, onlarla zar atýp kumar oynar, en kaba ve cývýk þakalar, arkadaþlýklar yapardý. Fakat savaþlarda deðiþir, gerçek bir komutan kesilirdi.

M.Ö. 50 yýlýnda, kasým ayýnýn ilk gününde toplantý durumundaki Senato'ya bir haber ulaþtý :

"Sezar, sekiz lejyondan kurulu ordusuyla, Alplerden Güney'e doðru iniyor."

Pompeus, beklemediði bu haber karþýsýnda çok þaþýrmýþtý. Daha önceki sözünü unutmayan bir dostu:

"Haydi ayaðýný yere vur da ordular fýþkýrsýn, zamaný geldi..:" diyerek Pompeus'la alay etmiþti. Pompeus ve Senato'daki taraftarlarý. Jül Sezar'a þu haberi saldýlar:

"Sezar askerlerini hemen terhis etmeli ve geriye yalnýzca bir lejyon býrakmalý, ayrýca Galya Valiliðinden de istifa; ederek, Roma'ya sýradan bir yurttaþ olarak girmeliydi."

Sezar, bu þartlarý kabul etmedi ve savaþtan baþka çýkar yol olmadýðýný anladý. Roma üzerine yürüyüþe geçtiðinde Pompeus hazinesini bile almaya vakit bulamadan, taraftarlarýyla birlikte Adriyatik denizindeki donanmasýna binerek Epir'e kaçtý.

Jül Sezar'ýn donanmasý yoktu, mevsim de kýþtý. Varýný yoðunu askerlerine daðýtmýþ, meteliksiz kalmýþtý. Hýzlý bir yürüyüþle karadan dolaþýp Yunanistan'ýn Epir bölgesine girdi. Pompeus ve taraftarlarýnýn 47 bin kiþilik yaya, 7 bin kiþilik de atlý ordusu vardý. Sezar'ýn ordusu daha küçüktü. Emrinde 22 bin yaya ve bin atlý askeri vardý.

Savaþ, yalnýzca Jül Sezar ve Pompeus arasýnda geçmiyordu. Kýsa süre içinde bütün Roma Ýmparatorluðuna yayýlmýþ, bir iç savaþ halini almýþtý. Bir tarihçi, bu dönemi þöyle anlatmaktadýr :

"Bütün Senato bu savaþýn içindeydi. Ordular da öyle. Hepsi Roma kaný taþýyan askerlerden kurulu 11 lejyonla öteki 18 lejyon amansýzca çarpýþýyorlardý. Galyalýlar ve Germenler Jül Sezar'ý tutuyorlardý. Trakya, Sicilya, Yunanistan, Makedonya ve Doðu Pompeus'la birlikti. Savaþ Ýtalya'da baþladý, oradan Galya'ya ve Ýspanya'ya sýçradý; Batý'dan dönerek bütün þiddetini Epir ve Tesalya üzerine topladý; Mýsýr'a kadar uzandý. Küçük Asya'ya el attý ve alev ancak Afrika'da söndürülebildi..."

Yunanistan'da Farsalos bölgesinde iki ordu arasýnda korkunç bir meydan savaþý olmuþ ve Sezar, Pompeus'un ordusunu darmadaðýn etmiþti. Pompeus, Mýsýr Kralý Ptolemeus'un yanýna kaçmaktan baþka çare bulamamýþtý. Roma artýk Jül Sezar'ýn "pençeleri" arasýndaydý. Dört bin kiþilik seçme bir orduyla, Pompeus'un arkasýndan Mýsýr'a gitti. Ptotemeus, baþýna gelecekleri anladýðýndan, Pompeus'un kafasýný keserek Jül Sezar'a gönderdi. Sezar burada, Ptolemeus'un kýz kardeþi Kleopatra'yla uzun bir aþk hayatý yaþadýktan sonra onu Mýsýr Kraliçesi yaptý. Sonra M.Ö. 47 yýlýnda Anadolu'ya girerek Pontus Kralý Pnarankes'i yendi. Savaþ beþ gün sürmüþ, Sezar durumu Roma Senatosuna þu üç kelimeyle bildirmiþti:


"Veni, vidi, vici." (Geldim, gördüm, yendim.)

Ayný yýl Roma'ya dönerek Ýmparator oldu. Önce 1 yýl için diktatör ilân edildi. Senato daha sonra bu yetkiyi 10 yýla çýkardý. Aradan çok geçmeden de Jül Sezar, ömür boyunca diktatör seçildi.

Koyu Cumhuriyetçiler ve soylular, Roma Ýmparatorluðunun diktatörlüðe kaymasýndan tedirgin olmuþlardý. Sonunda, Sezar'ý öldürüp Cumhuriyeti kurtarmak için gizli bir örgüt kurdular. Bu örgüte, Sezar'ýn yetiþtirmesi, bir söylentiye göre de, düþüp kalktýðý kadýnlardan Servilia'dan doðan öz oðlu Brütüs de girmiþti. Örgüt, suikast için M.Ö. 44 yýlýnýn 15 martýný seçmiþti. Bir kâhin ona daha önceden, "15 marttan sakýn" demiþti. Bir gece önce de karýsý kötü bir rüya görmüþ ve Jül Sezar'ýn sokaða çýkmamasýný istemiþti. O sabah yolda, Kâhin'e rastlamýþ ve :

"Ýþte 15 mart geldi..." demiþti. Kâhin de Jül Sezar'a þu karþýlýðý vermiþti :

"15 mart geldi, ama daha bitmedi...)"

Jül Sezar, Senato'ya gelince suikastçýlar çevresini sardýlar. Hançerleri harmanilerin altýnda gizliydi. Ýçlerinden biri, siyasi hükümlü olan kardeþinin baðýþlanmasýný diledi. Sezar onu dinlerken, suikastçýlar hançerlerini çekip saldýrdýlar. Titilus adlý bir soylu, Jül Sezar'ýn harmanisini omuzlarýndan tutarak aþaðý doðru yýrttý. Sezar, ilk önce kendini savunacak oldu, fakat vücuduna saplanmak için havaya kalkan hançerlerden birini Brütüs'ün tuttuðunu görünce:

"Sen de mi oðlum Brütüs!?.." diye baðýrdý ve harmanisini baþýna örterek, kendini hançer vuruþlarýna býraktý.

Tam 23 yerinden hançerlenen Jül Sezar, cansýz yere serildi. Suikastçýlar, Sezar'ýn ölümünden halkýn sevinç duyacaðýný sanmýþlardý. Kanlý hançerlerini Roma halkýna göstererek :

"Zalimin vücudu ortadan kalktý!.." diye baðýrýyorlardý.

Fakat, Roma halkýnýn tepkisi, umduklarý gibi olmadý. Halk, "katillere ölüm!." Baðrýþlarýyla ayaklanýnca kaçmak zorunda kaldýlar. O sýrada, Senato'nun Jül Sezar'ý öldürenleri baðýþladýðý öðrenilince halk Senato'ya saldýrdý. Yapýyý ateþe verdiler. Halkýn ayaklanmasý üzerine Sezar'ýn katilleri Roma'dan kaçtýlar ama, peþleri býrakýlmadý.

Bunlardan, Sezar'ýn çok sevdiði Brütüs, Makedonya'da yakalanacaðýný görünce intihar etti.