Glenn T. Seaborg, Edwin M. McMillan, J. W. Kennedy ve A. C. Wahlby tarafýndan 1940 yýlýnda 60 inçlik siklotron (atom savurucu) içerisindeki uranyumun döteryum ile bombardýmaný sonucunda elde edilmiþtir.

Bütün izotoplarý radyoaktif ve toksiktir. Plütonyum sentetik olarak elde edilir. 238U çekirdeðinin nötron yakalamasý ile 239U elde edilir. 239U beta bozunmasý ile nükleer reaktör içerisinde 239Pu (239Np ile birlikte) elde edilir.

Son zamanlarda radyoaktif madde kaçakçýlýðý ilgili haberler, basýnda artan bir sýklýkla yer almaya baþladý. Önceleri, ne olduðu ve ne için kullanýldýðý bir türlü saptanamayan, kýrmýzý civa pazarlandýðý haberleri yer aldý. Bu malzemenin, nükleer teknolojide yeri olmamasýna karþýn, nükleer silah yapýmýnda kullanýldýðý öne sürülerek astronomik fiyatlarla satýldýðý belirlendi. Ardýndan, metal uranyum çubuklarýnýn pazarlandýðý haberleri basýnda yer aldý. Kýrmýzý civa olayýnda olduðu gibi, asýlsýz iddialar ortaya atýlarak; bu malzemeler için de astronomik fiyatlarýn talep edildiði öðrenildi. Son olarak da, yasadýþý bir plütonyum piyasasýnýn varlýðý haberleri, hemen herkesi rahatsýz etmeye baþladý. Önce miligramlar mertebesinde, daha sonra da 300 g kadar plütonyum, Almanya'da ele geçirildi.

Gazetelerde yer alan haberlere göre kaçakçýlar, 4 kg kadar plütonyumu pazarlamayý planlýyorlardý. Alman ve Avrupa basýný,Ruslar' ýn tüm itirazlarýna karþýn, nükleer araþtýrma merkezlerinin sonuçlarýna dayanarak bu plütonyumun kaynaðýný, Rusya olarak belirlendiler. Bunun üzerine Ruslar, nükleer silah depolarýnda ve nükleer madde kasalarýnda herhangi bir eksiklik olmadýðýný ýsrarla belirtmekle beraber, kaçakçýlýk olayýnýn soruþturulmasýnda iþbirliðine yanaþtýrýlýr.

Kýsaca hatýrlattýðýmýz bu radyoaktif madde kaçakçýlýðý haberlerinden sonra akla gelen ilk soru,sözü edilen bu radyoaktif maddelerin gerçekten ne denli tehlikeli olduklarýdýr. Ýkinci önemli soru ise, bu maddelerin ne kadarýnýn, kimlerin elinde, toplu katliamlara yönelik nükleer silahlara dönüþtürülebileceðidir.

Nükleer Silahlar
Nükleer silahlarý askeri açýdan çok çekici kýlan, bu silahlarýn birim aðýrlýklarý baþýna, patlamasý sýrasýnda ortaya çýkarttýklarý enerjidir. Bir bombanýn patlamasý sonucunda ortaya çýkan enerji, çok kýsa bir süre içinde, yakýn çevresindeki ortamý ýsýtarak bir þok dalgasý yaratýr. Bu þok dalgasý, çevreye, dolayýsýyla da hedefe zarar verir. Bir bombanýn tahrip gücü, patlama sonucu çevreye eþit derecede zarar verecek kimyasal bir patlayýcý olan trinitro-tolüen' in (TNT) aðýrlýðý cinsinden verilir. Kimyasal patlayýcýlarýn çevreye zarar ile nükleer bir patlayýcýnýn vereceði zarar arasýnda binler veya milyon mertebesinde bir fark vardýr. Örneðin, Amerikan Minuteman-III Kýtalar Arasý Balistik Füzesi içinde bulunan, her biri 170 kt gücünde, aðýrlýðý yaklaþýk 400 kg' dan az olan W62 nükleer baþlýklarý,patlama sonucu 170,000 ton TNT' e eþdeðer bir enerji açýða çýkarýrlar. Diðer yandan, dünyadaki en güçlü nükleer bombalar, Çinlilerin CSS-4 sistemleri olup; güçleri 5-10 Mt (5-10 Milyon ton TNT' ye eþdeðer) dolayýnda, aðýrlýklarý ise 5 tondan azdýr.

Nükleer silahlarý, güç-aðýrlýk oranlarý çekici yapmaktadýr. Askeri dilde taþýma platformlarý olarak anýlan, uçak veya füze teknolojisine sahip uluslar için nükleer patlayýcýlar, çok uzaklardaki hedefleri vurabilme olanaðý vermeleri açýsýndan büyük önem taþýmaktadýrlar.
Nükleer silahlarýn caydýrýcý rolünün bir göstergesi,yarým yüzyýla yakýn bir süredir bozulmayan Dünya barýþýdýr. Nükleer silahlara sahip bir ülke, benzer bir saldýrýnýn kendisine de yapýlacaðý kabusu ile yaþamak zorundadýr. Bu nedenle nükleer silah sistemleri, "sac ayaðý" olarak tanýmlanan, bir üçlü sistemden oluþur. Ýlk sistem, düþmanýn Kýtalar Arasý Balistik Füze (KABF) silolarýný hedef alan KABF sistemidir. Bu sistem, planlanmýþ bir saldýrýda ya da saldýrý karþýsýnda savunma amacý ile kullanýlabilmektedir. ABD ve eski SSCB, karþýlýklý olarak ilk saldýrýda bulunmama garantisi vermiþ ve KABF sistemleri salt kendilerine yapýlacak bir saldýrý karþýsýnda kullanma kararýný benimsemiþlerdir. Bir nükleer savaþýn ilk yirmi dakikasýnda, KABF' lerin çoðunluðunun imha edilmesi ve bunlarýn çevreye çok büyük zararlar vermesi olasýlýðýna karþýlýk,daha çok intikam alma amacýna yönelik olan Denizaltýndan Atýlan Balistik Füzeler (DABF) sistemi geliþtirilmiþtir. Bu füzelerde, KABF baþlýklarýna oranla daha güçlü olan çok sayýda nükleer patlayýcý vardýr ve füze silolarý yerine kentleri hedef alýrlar.

Kýsacasý nükleer güçler,karþý tarafýn sivil halkýný rehin almaktadýrlar. Üçüncü sistem ise, KABF ve DABF sistemlerinin arasýnda devreye girebilen, insan kumandasý ile çalýþan ve gerektiðinde geri çaðrýlabilir nükleer silahlar taþýyabilen bombardýman uçaklarýdýr.

Nükleer Bomba Nedir ?
Nükleer bombalarýn çalýþma ilkesi, iki ayrý tür çekirdek tepkimesine dayanýr. Aðýr çekirdeklerin parçalanmasý, yani fisyon olayý ile enerji üreten nükleer bombalara, yanlýþ bir terim olmasýna karþýn, Atom Bombasý denilmektedir. Diðer bir bomba tipi ise, açýða çýkardýðý enerjinin çoðunluðu hafif çekirdeklerin kaynaþmasýna; yani füzyon tepkimesine dayanan, termonükleer bomba ya da Hidrojen Bombasýdýr. Henüz geliþtirilme aþamasýndaki çok yeni tasarýmlar dýþýnda, termonükleer bombalarýn ateþlenmesinde fisyon tepkimesinden yararlanýlýr. Diðer bir deyiþle hidrojen bombasýnýn tetik mekanizmasý bir atom bombasýdýr. Dolayýsýyla nükleer silahlarýn yapýlabilirliðini incelemede, atom bombasý yapýmý için gerekli malzeme ve teknolojinin neler olduðunun belirlenmesi yeterlidir. Fisil, yani bölünebilir madde adýný verdiðimiz uranyum izotoplarýndan U-233 ve U-235 ile insan yapýsý olan plütonyum izotopu Pu-239, nükleer silahlarýn ham maddeleridir. Uygun miktar ve geometride bir araya getirilen bu malzemelerde fisyon tepkimesi, bir nötron kaynaðý yardýmý ile baþlatýlýr. Kaynaktan çýkan bir nötron, fisil madde ile fisyon tepkimesine girerek, fisil maddenin çekirdeðinin parçalanmasýna yol açar. Bu tepkime sonunda, yüksek kinetik enerjiye sahip (fisil maddenin çekirdeðine göre) iki hafif çekirdekten baþka, iki veya üç tane de nötron ortaya çýkar. Ortaya çýkan bu nötronlardan bazýlarý, sistemdeki diðer fisil çekirdeklerle fisyon tepkimesine girmeksizin sistemi terk ederler. Sistemden kaçan nötronlarýn fisyon tepkimesine girenlere oraný, sistemin fiziksel büyüklüðü ile ters orantýlýdýr. Fisyon tepkimesinden çýkan nötronlardan bir kýsmý ise, fisil maddede veya sistemdeki diðer maddelerde fisyon yapmayacak tepkimelerle yutulurlar. Sýzma ve yutulma kayýplarýndan arta kalan nötronlar yeniden fisyon tepkimesi yaratýrlar. Eðer sistemde yeterli fisil madde varsa ve seçilen geometri uygunsa, art arda geliþen (zincirleme) fisyon tepkimeleri sonucu, sistemdeki nötron sayýsý zamanla artar. Hýzla oluþan bu zincir tepkimeler sonucu, çok büyük bir ýsý açýða çýkar. Sýcaklýðý artan sistem genleþme eðilimi gösterir ve sistemden sýzan nötronlarýn oraný artar; bunun sonucu olarak da zincirleme tepkimeler sona ere. Dolayýsý ile, nükleer bomba tasarýmýnda en önemli konu, malzeme ve geometri seçiminin, zincirleme tepkimeyi mümkün olduðunca uzun süre devam ettirecek þekilde yapýlmasýdýr.
Nükleer sistemler tasarlanýrken, nötron sýzýntýsýnýn en aza indirilebilmesi amacýyla genelde küresel geometri yeðlenir. Küre, bütün geometrik cisimler içinde,hacim baþýna en az yüzeye sahip olanýdýr. Tümüyle fisil maddeden oluþan bir kürenin çapý büyüdükçe,sýzan nötronlarýn oraný azalmaktadýr. Kullanýlan fisil malzemeye baðlý olarak deðiþen, belli çaptaki bir kürede her bir fisyon olayýndan doðan nötronlardan en az biri, yeni bir fisyon tepkimesine yol açarak, zincirleme tepkimelerin oluþmasýný saðlar. Böyle bir sisteme kritik kütle adý verilir. Kürenin çapý,kritik çaptan büyük ise, her bir fisyon olayý, birden fazla fisyon tepkimesine yol açar. Bu durumda zincirleme tepkimeler artarak devam eder. Bu tip sistemlere kritik-üstü adý verilir. Kürenin çapý kritik deðerinin altýndaysa, zincirleme tepkimeler oluþmaz ve böyle sistemler kritik-altý sistemler adý ile anýlýr.
Nükleer bir bombanýn yapýmý sýrasýnda kritik kütle oluþturacak kadar fisil maddeyi bir küre halinde bir araya getirmeye çalýþmak, patlamaya yol açar. Bu nedenle, nükleer silahlarýn içine konan fisil madde, normal koþullardaki yoðunluðunda zincirleme tepkimeye izin vermeyecek kadar küçük bir metal küre halindedir. Bu metal küre, bombanýn patlamasý için, kimyasal patlayýcýlar yardýmý ile sýkýþtýrýlarak, çok daha yoðun; ancak daha küçük bir küre haline getirilir. Kürenin yoðunluðunun artmasý ile nötron sýzýntýsý azalýr ve çok hýzlý geliþen zincirleme tepkimeler,nükleer patlamaya neden olur.
Bir nükleer bombanýn yapýmý için, yalnýzca fisil malzemeye sahip olmak yeterli deðildir. Fisil maddeden yapýlmýþ kürenin sýkýþtýrýlabilmesi için, kimyasal patlayýcýlarý senkronize olarak ateþleyecek düzeneklerin yapýmý, bu alanda ileri bir teknolojiye sahip olmayý gerektirmektedir.

Fisil Madde
Nükleer bombalarda kullanýlabilecek fisil maddelerden günümüzde en çok tercih edileni, plütonyumdur. Nükleer silahlara sahip olan bütün ülkelerin bombalarý plütonyumdan yapýlmýþtýr. Plütonyumun (daha doðru kullanýmý ile Pu239'un) fisyon baþýna ürettiði nötron sayýsý, diðer fisil maddelere oranla daha fazladýr. Bu da, daha az malzeme ile kritik kütle elde edilebilmesine olanak verir. Pu239, yarý ömrü 24 000 yýl olan kararsýz bir çekirdek olmasý nedeni ile, doðada bulunmaz. Doðal uranyumun %99.3'ünü oluþturan ve fisil olmayan bir izotop olan U238' in nükleer reaktörlerde nötronlarla ýþýnlamasý ile elde edilir. Pu239 üretebilmek için bir nükleer reaktör ve bir kimyasal ayrýþtýrma tesisi gerekirken; U235, ancak çok pahalý olan izotop zenginleþtirme yöntemlerinin kullanýlmasý ile elde edilebilir. Nükleer bomba hammaddesi olarak kullanýlabilen diðer fisil madde U233, doðada bulunmadýðýndan, yine Pu239' a benzer yöntemlerle üretilebilmektedir. U233 üretimi için, toryumun doðada bulunan tek izotopu olan Th232, bir nükleer reaktörde nötronlarla ýþýnlanýr. Daha sonra kimyasal ayrýþtýrma gerektiren bu iþlem, ortaya çýkan yan ürünlerin daha fazla radyoaktif olmasýndan dolayý Pu239 üretiminden daha zordur. Bu nedenle pek kullaným alaný bulamayan bu izotop, nükleer silah sahibi devletler için cazip bir alternatif deðildir. Fisil uranyum izotoplarý,yalnýzca nükleer silah teknolojisine gizlice girme amacý taþýyan az geliþmiþ ülkelerin ilgi duyabileceði maddeler olabilir.

Plütonyum
Glenn Seaborg tarafýndan 1940 yýlýnda keþfedilen 94 atom numaralý bu element, yapay olarak üretilmektedir. Doðada eser miktarlarda bulunan ve saptanmasý bile çok güç olan Plütonyum, kimyasal olarak aktenitler sýnýfýna dahildir. Uranyumun 238 aðýrlýklý kararsýz U239 çekirdeði, art arda iki beta ýþýmasý yaparak Pu239' a dönüþür. Bir nükleer reaktörde bulunan U238 çekirdeklerinin tümünün, nötron yutar yutmaz reaktörden çýkartýlmasýna olanak yoktur. Bunun sonucu oluþan plütonyum uzun bir süre nötron bombardýmaný altýnda kalýr. Pu239, nötronlarla fisyon tepkimesine girebildiði gibi; nötron yutup gama ýþýmasý yaparak daha aðýr bir izotop olan Pu240' ý oluþturur. Pu240 fisil bir izotop olmadýðýndan, reaktörde uzun süre bekleyen Plütonyumun nükleer silah yapýmý açýsýndan kalite düþer. Pu240 da nötron yutarak, nükleer silah yapýmý için Pu239 kadar elveriþli olmayan daha aðýr plütonyum izotoplarýnýn (Pu241 ve Pu242) açýða çýkmasýna neden olur. Elektrik üretiminde kullanýlan nükleer santrallerde, yakýtlar uzun süre reaktörde kaldýðý için, bu santrallerden elde edilecek plütonyum, nükleer silah yapýmýna uygun deðildir. Askeri amaçlý plütonyum (Pu239 bakýmýndan zengin), özel olarak tasarlanmýþ reaktörlerde, U238'in ýþýnlanmasý ile üretilir.

Ele geçirilen Plütonyumun analizi, izotop üretim reaktörlerinin yapýsý ve kimyasal süreçlere iliþkin verilerle birleþtirildiðinde, Plütonyumun kaynaðý ile ilgili çýkarýmlar yapýlabilir. Nükleer silah üretiminde, genellikle %90'nun üzerinde Pu239 içeren plütonyum kullanýlýr. Bu zenginlikte plütonyumdan yapýlacak en ilkel bomba için en az 10 kg plütonyuma gereksinim vardýr. Daha geliþmiþ bir tasarým ile bu miktar, 4kg'a kadar indirilebilir. Bir nükleer bomba yapýmý için gerekli fisil malzeme miktarýný azaltmak, ancak teknolojideki deneyim ve ilerleme ile olasýdýr. Baþka bir deyiþle, nükleer bomba yapmak için plütonyum elde eden tarafýn, çok geniþ tarafýn, çok geniþ teknolojik olanaklarýn yaný sýra deneyime de sahip olmasý gerekmektedir. Terör örgütlerinin, ele geçirecekleri bir kaç kilo plütonyum ile nükleer bir silah yapmalarý son derece zor olacaktýr. Yine de kaçak olarak elde edilebilecek plütonyum, nükleer silahlar konusunda uzun süre çalýþma yapmýþ, geliþmekte olan ülkeler için cazip olabilir.




Basýnda son zamanlarda yer alan Almanya'da ele geçirilmiþ birkaç miligram veya 300 g plütonyumun, askeri bir deðeri yoktur. Bu miktarlarda plütonyum ile nükleer silah yapmaya olanak yoktur. 4 kg dolayýndaki miktarlar ise, çok düþündürücü olabilir. Gerekli teknolojiye sahip ülkeler için bu miktarlar, nükleer silah yapmaya yeterli olabilecektir. Ne var ki nükleer silah konusunda düzenli bir program yürütme þansý olmayan terör örgütleri için, çok daha büyük miktarlar gerekmektedir.

Plütonyum Zehirleyici mi ?
Ne yazýk ki sansasyon yaratma amacý güden bazý basýn kurumlarýnýn gerçekle baðdaþmayan telkinleri ve konunun uzmaný olmayan kiþileri kaynak göstererek verdikleri bilgiler doðrultusunda, kamuoyunda plütonyumun nükleer silah yapýmýnýn yaný sýra zehir olarak da kullanýlabileceði yolunda genel bir kaný oluþtu. Gerçekten de zehirli bileþikler oluþturabilen bu elementin, zehirlilik boyutunu incelemekte yarar vardýr.
Plütonyumun zehirleyici özelliði, insan vücuduna hangi yolla ve hangi kimyasal bileþik halinde girdiðinde baðlýdýr. Dünya atmosferinde halen,nükleer patlamalar sonucunda buharlaþarak, kullanýlmayarak açýða çýkan beþ ton kadar plütonyum bulunduðu tahmin edilmektedir.
Nükleer silahlar geliþtikçe, içlerine konan Plütonyumun daha büyük bir çoðunluðunun fisyon tepkimesinde kullanýlmasýna karþýn, geçmiþteki nükleer denemeler de göz önüne alýnýrsa, ortalama olarak nükleer bombalardaki Plütonyumun yaklaþýk %20'sinin kullanýldýðýný söylemek olasýdýr.

Dünya atmosferinde böylesine çok miktarda bulunan tahmin edilen plütonyumdan, bugüne kadar hiçbir insanin zehirlendiði bildirilmemiþtir. Yinelenmek gerekirse plütonyum zehirleyici özelliði, insan vücuduna hangi yolla, hangi kimyasal bileþik halinde girdiðine baðlýdýr. Madeni haldeki Plütonyumun zehirleyici özelliði çok düþük olduðundan, birkaç kg plütonyum, terör örgütlerinin amaçladýklarý toplu ölümleri saðlamaya yeterli olmamaktadýr. Solunum dýþý yollarla vücuda giren plütonyum, çok daha zehirli olabilir. Öte yandan piyasa da çok daha ucuza, çok daha etkili zehirli kimyasal bileþikler elde etmenin olasý olduðunu vurgulamak gerekir.

Hiç bir terör örgütü, zehir olarak kullanma amacý ile plütonyum elde etmeye çalýþmayacaktýr. Terör örgütlerinin ilgisini çeken, akut ölümlere yol açan, çabuk etki gösteren silahlardýr. Bu tür kimyasal bileþikleri elde etmek veya küçük atölyelerde birkaç kiþiden oluþan gruplarla üretmek, plütonyumdan zehir üretmeye oranla çok daha ucuz ve kolaydýr.

Alýntý - Çetin BAL