(Süheyl Ünver)

"Ýstanbul’un eski zaman efendisi üstadým, ressam ve hattat Murtaza Ekler, uzun seneler Üsküdar’da, Ýmrahor Caddesi’nde oturmuþlardýr. Bana, mevlevihanenin karþý sýrasýnda, bir sadaka taþýný haber verdiler. Mehmed Türkmenoðlu dostumuzla, birlikte isimlerini almýþlar. Þöyle tarif ediyorlardý:

“Sadaka taþý, iki metre boyunda mermer bir sütun. Üstünde bir çukur var. Geçen asýrda, yolu buraya düþenlerden hal ve vakti yerinde olanlar, mermerin üstündeki çukura birer miktar para býrakýrmýþ.

“Derdini kimseye açamayan hakiki bir fakir ihtiyacý olunca oradaki parayý alýr. O günkü ihtiyacý bir kuruþ mu? Yüz para mý? Onu ayýrýr, kalanýný, kendisi gibi ihtiyacý olanlarý düþünme terbiyesi icabý çukuruna kor ve meçhul sadakacýya içinin memnunluðunu kalbinden ulaþtýrýr ve dönermiþ.


“Böyle bir sadaka taþý da Üsküdar çarþýsýnda Koca Mimar Sinan’ýn yaptýðý hamamýn karþýsýnda, Gülfem Hatun Camii’nde varmýþ. Fakat böyle bir taþý hatýrlayana rastlamadým. Bir zaman durmuþ. Sonra bu caminin etrafýna kötü bir duvar çekenler tarafýndan yok edilmiþ olmalýdýr.”

Bu bilgilere ve resme ne kadar sevindim, tahmin edemezsiniz. Kendilerine, vaktiyle Karacaahmet’te, Baðdat yolu üzerinde ‘Miskinler Tekkesi’ denen, Yavuz Sultan Selim zamanýnda yapýlan, Ýkinci Sultan Mahmud zamanýnda onarýlan binada ufak boyda köþeli yedi sütun gördüðümü naklettim. Zamanýnda resimlerini de almýþtým.

Bundan bir asýr öncesine kadar, yüzlerce yýl ilk menzil þehri olan Üsküdar’dan yürüyerek, atla veya tahtýrevanla yola çýkanlar mutlaka miskinler yurdunun önünden geçerdi. Cüzzamlýlarla temas edilmeme itiyadý olduðundan gidiþ ve dönüþte yol selameti için bu taþlarýn üstlerindeki çukurlara birer miktar bozuk para býrakýlýrmýþ. Kapýda nöbet bekleyen hastalardan biri mýrýldanarak, güya dua eder, akþamlarý da bu paralarý toplayýp, aralarýnda taksim ederlermiþ.

Demek ki, biri rivayete dayanmak üzere, üç yerde sadaka taþý olduðunu anlýyoruz. Ýhtimal vermek zoru ile, bir dördüncüsünün de, asýrlardýr hep sabýrlý fakirlerin penahý olan Kocamustafapaþa’da olabileceðine hüküm vermek durumundayým.

Semtten Çýnar’a dönerken köþebaþýnda bir bakkal dükkaný vardýr. Bu dükkanýn kapýsý yanýnda yere eðri olarak gömülmüþ bir porfir sütun gördüm. 30-40 santimi meydanda olan bu taþýn ayný evsafta olacaðýný tahmin ediyorum.

Bu gibi sadaka taþlarýnýn, yalnýz Üsküdar’a mahsus olmayýp, diðer semtlerde bulunabileceðine de inanýyorum.

Ufak ve büyük camilerimizin bulunduðu sitelerimizde tek baþýna, yarý veya ucu kalacak derecede batmýþ veya ayakta tam veya yarým sütunlarý her yerde arayarak bu bahsi zenginleþtirelim. Ve bütün dünyaya duyuralým.

Düþünüyorum: Biz ne necip, ne yüksek duygulu bir milletmiþiz. Þu sosyal adalet ile tarihte, para ve ayni yardýmlar, yemek de daðýtan imaretler yanýnda hakiki fakirlere böylece hizmet edildiðini gözlerim yaþararak hatýrlarým.

Bizler bu gibi hizmetlerimizle milletimizi bugüne kadar getirmiþiz. Eðer umumi idaremiz, tarihte bilgisizlikleriyle, bilerek ve bilmeyerek geçmiþ asýrlarda fenalýk yapan politikacýlara kalsaydýk, çoktan dünya yüzünden silinmiþ olurduk.

Bu gibi hususi ve umumi vakýflarýmýzdan baþka, halkýmýzýn orta hallilerinin ve hatta fakirlerinin, kendilerinden daha çok fakirlerine muavenet ellerini uzatmalarý hizmetlerini, [yazýlý] tarihlerimize intikal ettirmediðimiz için, dünyamýzýn dört bucaðýna duyurmamýþýz.
Her güzel ve iyi þeyi ciddi olarak tarihimize mal edememenin ýstýrabýný çekiyor ve bunu bizler dahi bilmiyor ve bu konularý asla benimsemiyoruz.

Birleþik Amerika bilginleri yeni bir çalýþma ve ellerine nadir geçen vesikalarý deðerlendirme yolundadýrlar. Bizler ise, sanki milletimizin büyüklükleri üzerinde durulmazmýþ gibi, belki nadir bile olsa bunlarý iþitir ama soruþturmaya asla heves etmez ve nemize lâzým der, geçeriz.

Benim aziz ve düþünceli eþimin þu sözünü daima hatýrlarým: Bizim memlekette fakirin fakiri vardýr. Memleketimizde hâlâ fakirler vardýr. Ama meydana çýkamazlar. Dertleri yalnýz maddî deðil, manevîdir de. Þimdi fakir olmayan ve çalýþmak kudretinde olabilen dilenciler çoðalmýþtýr.

Çalýþmadan, havadan para kazananlar cemiyetin kanserleþmiþ hücreleridir. Bunlarýn metastazlarý âhengimizi bozar. Ýþte bugün ihyasýna imkân olmayan bir eski içtimaî âdetimizi ibretle deðerlendirip kendimize yeni bir düzen vermeliyiz.

__________________