|
Osmanlý Tarihi Osmanlý Tarihine Iþýk Tutan Olaylar |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
| #1 (permalink) |
Profilden Deðiþtirebilirsiniz Üyelik tarihi: 13-01-2008
Mesajlar: 3.084
LobiPuan: 1.952 Ettiði Teþekkür: 318
Aldýðý Teþekkür: 555
Rep Gücü: 14 Rep Puaný: 10774 Rep Derecesi : Online Süresi: 19 Hours 40 Dakika 9 Saniye | ![]() Hemen her Amerikalý, Birleþik Devletler’in 1800’lerin baþlarýnda “Berberi korsanlarý”yla savaþa girdiðini ve bu savaþýn Deniz Kuvvetleri marþýnda yad edildiðini bilir. Robert J. Allison “Memâlik-i Müctemi’a-i Amerika Devleti” Amerika Birleþik Devletleri’nin resmi ismi, Baþbakanlýk Arþivi’ndeki 1830 tarihli bir belgeye bu ilginç terkiple yansýmýþ.[1] Ve biliyoruz ki, 1830 yýlý, Osmanlý-Amerika Birleþik Devletleri iliþkilerinde bir dönüm noktasý olmuþ, ýsrarlý ricalarý üzerine ABD, Osmanlý Devleti tarafýndan “en ziyade müsaadeye mazhar” devletler listesine dahil edilmiþti. Bundan sonrasýný biliyorsunuz büyük ölçüde. Ancak bu yazýda sizi biraz daha eskilere götüreceðim; ABD ile Osmanlý Devleti’nin koruyucu þemsiyesi altýndaki Cezayir ve Trablus beylikleri arasýndaki ilk “terör” savaþýnýn ilginç hikâyesine. Bu savaþta saldýran taraf Amerika’ydý ama kolay lokma zannettiði “Barbar korsanlarý”ndan bakýn nasýl bir “Osmanlý tokadý” yedi. Görelim. Amerika’nýn korsanlarla imtihaný Malum, Amerika bir Ýngiliz sömürgesiydi. Baðýmsýzlýða giden yol, 5 Mart 1770’de Ýngiliz askerlerinin Boston halkýna karþý gerçekleþtirdikleri kanlý katliamla yayýlma istidadý gösterdi ve 1775 yýlýnda baðýmsýzlýk savaþý patlak verdi; 1783’de imzalanan barýþ antlaþmasý ise baðýmsýzlýðýn tescili oldu. Tabiatýyla Osmanlý-ABD iliþkileri de ancak bu tarihten itibaren baþlamýþ oluyordu. O devirde “korsanlar”, denizlerin görünmez hâkimleriydi. Özellikle de otoritenin zayýfladýðý dönemler, denizleri korsanlarýn cirit attýðý kanunsuz arenalar haline getiriyordu. Onlarýn çöplüklerinde izinleri olmadan gemi yüzdürmek, kelimenin gerçek anlamýyla “kaþýnmak” anlamýna geliyordu. Tarih büyük ölçüde Batý-merkezli yazýldýðý için korsanlýk denildiði zaman yalnýz Berberi korsanlarýnýn adlarý anýlýr ve ne Ýspanyol, ne Ýtalyan, de Ýngiliz korsanlarýndan söz edilir. Ancak korsanlýk, savaþýn tabii bir uzantýsýydý o devirlerde; ve Amerikan baðýmsýzlýk savaþýnda Amerikalý korsanlarýn Ýngiliz gemilerine verdiði zayiat, öyle unutulur cinsten deðildi. Demek ki, korsanlýðý o dönemin bir deniz realitesi olarak düþünmekte fayda var. Nitekim tarihçi Fernand Braudel, aþaðýdaki sözleriyle korsanlýðýn bizim bilmezden geldiðimiz bu “yasal” boyutuna güçlü bir ýþýk tutmaktadýr:[2] Korsanlýk, ya biçimsel bir savaþ ilânýyla veya mühürlü mektuplarla, pasaport, görev veya talimatlarla böyle kýlýnan meþru [bir] savaþtýr. Bu farkýna varýþlar bize ne kadar garip görünürse görünsün, korsanlýðýn “yasalarý, kurallarý, canlý adet ve gelenekleri” vardýr. Ýþte bu “yasal” korsanlýðý iþine geldiði zaman tecviz eden ayný Amerika, tüccarlarý için yaðlý limanlar bulabilmek niyetiyle ufak ufak Akdeniz’e doðru atmaktadýr pençesini. Ancak güngörmüþ Berberi korsanlarý, avuçlarýnýn içi gibi bildikleri bu iç denizde yeni misafirlerine görkemli bir ‘hoþ geldin’ partisi vermekte gecikmeyeceklerdir. Nitekim Akdeniz’in acemisi olan Amerikan gemileri, çok geçmeden korsanlarýmýzýn çelik pençelerine düþüverir. Mesela Müslüman korsanlar, 1783’de, “semiz ördek” diye dalga geçtikleri Amerikan gemilerinden yýllýk 80 bin dolar haraç istemiþler ve söke söke de almýþlardý. 1787 yýlýnda 100 kadar Amerikalý denizci, korsanlarýn eline esir düþmüþ ve ABD, onlarý kurtarmak için 40 bin dolar fidye, 25 bin dolar da haraç ödemek zorunda kalmýþtý. 1794’e gelince, durum daha da vahimleþmiþ ve korsanlar tam 11 Amerikan gemisini ele geçirmiþler, 119 kiþilik mürettebatýný da esir almýþlardý. Hatta bu çekirdekten yetiþme korsanlar Akdeniz’le de yetinmiyor, Atlas Okyanusu’na seferler düzenliyor, Ýrlanda’nýn batý sahillerine kadar dehþet saçabiliyorlardý. Velhasýl, Akdeniz’in giriþ ve çýkýþý onlardan soruluyordu. O sýrada baðýmsýzlýk savaþýnýn barut ve kan kokularý henüz dimaðlarýndan silinmemiþ olan Amerikan baþkanlarý, baþlarýnýn bu “ýrak” diyarda daha fazla derde girmesini istemiyor, korsanlarýn neredeyse bütün isteklerine kuzu kuzu boyun eðiyorlardý. Nitekim Amerikan Kongresi 1795’de, tarihinin en aðýr haracýný onaylamýþ, nakit olarak yýllýk 642.500 dolar, gerekli mühimmat ve 36 topa sahip bir adet de fýrkateyni korsanlara teslim etmeye razý olmuþtu. Ýlaveten yine her yýl, 21.600 dolar deðerinde deniz araç gereci de korsanlarýn nasýrlý ellerine teslim edilecekti. Buna karþýlýk Akdeniz, Amerikan gemilerinin huzur içinde seyr ü seferine açýlacaktý. Vaktiyle Amerika’yý haraca kesmiþtik! Tam duyamadým, “Pes birader! Bu neredeyse bir hazine!” mi dediniz? Acele etmeyin, zira dahasý var. Amerikan gemilerinde seyahat edenler þu veya bu nedenle esir düþerlerse onlara da bir fiyat biçilmiþti bu anlaþmada. ABD Cezayir’e gidecek yolcular için kiþi baþýna 4.000 dolar, kabin görevlileri için de 1.400 dolar para ödeyecekti Cezayir’e. Gerçi Amerikan makamlarý istenen ücretleri fahiþ bularak pazarlýk edip indirim yaptýrmýþlardý ama sonunda kaderlerine razý olmuþlardý. Anlaþma metni yalnýz Türkçe yazýlmýþ (ki, ABD’nin bir yabancý ülke ile, yalnýzca o ülkenin dilinde yaptýðý biricik antlaþma olarak tarihe geçmiþtir), Cezayir’de imzalanmýþ ve 1796 Mart’ýnda Amerikan Senatosu tarafýndan da onaylanmýþtýr. Bu arada belirtelim ki, kaynaklar, anlaþma sonucunda serbest býrakýlan rehinelerin anlattýðý acýklý esaret hikâyelerinden Amerikan halkýnýn 11 Eylül’ü aratmayacak psikolojik travmalar yaþadýðýný da nakletmeden geçmiyor. Ne var ki, 1800 yýlýnda cereyan bir olay, Amerika ile Osmanlý himayesindeki Berberiler arasýndaki iplerin kopmasýna yol açacaktýr. Kaptan William Bainbridge, Cezayir’e Amerika’nýn yýllýk haracýný ödemek için gelmiþtir. Limana Amerikan bayraðý çekili gemisiyle giremeyeceði uygun bir lisanla ihtar edilir kendisine; sonuçta ABD bayrak indirtilir, yerine Osmanlý bayraðý çektirilir Haracýn, doðrudan doðruya Sultan’a ödenmesi gerekir. Bu yüzden Kaptan Bainbridge kendisine eþlik eden Cezayir gemileriyle birlikte Ýstanbul’a götürülüp devrin padiþahý III. Selim’in huzuruna çýkartýlýr. Böylece iilk resmi Amerikan yetkilisi Ýstanbul’a böylece adýmýný atmýþ olur. Osmanlý düzeninin bu sýký kurallarýna istemeye istemeye boyun eðmiþ olan Kaptan Bainbridge memleketine dönüþünde bir daha Cezayir’e adým atmamaya tövbe etmiþtir. Bu olayýn ardýndan bir tehdit deðerlendirmesi yapan Amerika Birleþik Devletleri’nin o zamanki “þer üçgeni” de belli olmuþtur: Cezayir, Trablus ve Derne (son ikisi bugün Libya sýnýrlarý içindedir) Öte yandan Amerika’nýn Cezayir’e verdiði tavizler, Trablus Paþasý Karamanlý Yusuf’un gözünden kaçmayacaktýr. O da yükseltir haraç taleplerini. Çünkü kendisiyle anlaþma yapýlamamýþtýr. O sýrada Baþkan George Washington ölmüþtür, yeni Baþkan Adams’a bir devlet baþkaný öldüðünde yerine geçen baþkanýn ödemesi gereken özel haraç hatýrlatýlýr. Ne kadar mý? Yusuf Paþa, Washington’un ölümüne kendince bir de deðer biçmiþtir: 10 bin dolar. Zamanla istenen haraçlar altýndan kalkýlacak haddi geçer. Bu “Türkler” de çok olmaktadýrlar. Düþünün ki, 1800 yýlýnda yýllýk haraç miktarý tam toplam 2 milyon dolara ulaþmýþtýr ve bu miktar, ABD’nin sadece 10 milyon dolar olan yýllýk gelirinin beþte birine denktir. Tam iþler yolunda giderken “þahin” cephesinden Thomas Jefferson yeni baþkan olarak Beyaz Saray’ýn ev sahibi olur ve onun döneminde iþler daha da çetrefilleþir: Þahinlerin baskýsýyla Amerika, meseleyi kökünden halletmek üzere Osmanlý limanlarýna çýkarma yapmaya kadar götürecektir iþi. Bunu kolayca baþarýp baþaramadýðý ise upuzun bir hikâyedir. Bir “metal fýrtýna”nýn ayak sesleri duyulmakta, tarihin mermer tenine gömülmüþ bir gölge daha doðrulmaktadýr. O zamanlar Osmanlý’nýn Garp Ocaklarý’ný oluþturan Cezayir, Tunus ve Libya’ya mensup leventlerin ABD filosuyla 5 yýl boyunca baþlarýmýzý öne eðdirmeden nasýl diþe diþ cenk ettiklerini görmek için gelecek haftayý beklemeniz gerekecek...
__________________ Ömür Dediðin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti, Yarýn Meçhuldür, O Halde Ömür Dediðin Bir Gündür, O Da Bugündür ... |
| |
| |
|