“Eðer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüðünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleþtirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleþtirildikleri yerde çok kýsa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaþlarýmýzýn ölüm kararýný imzalamýþ oluruz.”


10 Þubat’ta vefatýnýn 89. yýlýnda rahmetle andýðýmýz Sultan II. Abdülhamid’e ait olan yukarýdaki sözler 1895’de yazýlmýþ hatýra defterine. O günden ne kadar net görmüþ bugünleri, deðil mi? Evet, tam da dediði gibi, Filistinli dindaþlarýmýzýn ölüm kararý oldu Ýsrail devletinin kurulmasý...


Yalnýz üzerinde güneþ batmayan Ýngiliz emperyalizmine karþý mücadele vermekle kalmadý II. Abdülhamid; ayný zamanda Ermeni çeteleri ve lobilerine, Siyonist örgütlere, iç ve dýþ Masonlara, velhasýl Memalik-i Osmaniye’yi bölüp parçalamak isteyenlere karþý cansiperane ve destansý bir direniþti onunkisi.

Filistin’in “en zayýf halka” olduðuna yürekten inanýyordu; nitekim dediði gibi de çýktý. Filistin’in Akdeniz-Hint Okyanusu-Kýzýldeniz düðümünün merkezi olduðu, 1919’da Ýngiliz emperyalizminin teorisyenliðine soyunan Halford Mackinder’in tarihî itirafýnda deþifre edildi.

Mackinder’e göre Filistin topraklarý, Asya-Afrika-Ortadoðu arasýnda vazgeçilmez bir adaydý ve Ýngiliz emperyalizminin petrol üzerindeki hakimiyeti sürdüðü müddetçe desteklenmesi gerekiyordu. Þimdi anlýyoruz emperyalizmin Filistin’i neden bu kadar çok istediðini ve yine þimdi anlýyoruz Sultan Abdülhamid’in Filistin’i emperyalizme kaptýrdýðýmýz zaman baþýmýza nelerin geleceðini öngören sözlerini.



Gün geldi, küresel Ýngiliz hakimiyeti iflas etti ve satýlýða çýktý: Zaten Harb-i Umumi’de Amerikalý þirketlerden kovalar dolusu borç almýþ, tamtakýr hazinesiyle dev bir küresel iskelet halini almýþtý. ABDli alacaklýlar, müflis emperyalizmi de devraldýlar ‘mecburen’! Ve petrol savaþý yeniden kýzýþtý.

Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hesabý dürülürken, Orta Doðu’dan Ýngilizler sureta çekiliyor ve ardýndan Ýsrail devleti doðuyordu. Amerika, Ýngilizlerin rolünü olduðu kadar Ýsrail’in hamiliðini de devralacaktý. Zira onun daha büyük hesaplarý vardý petrolle ve bu bölgenin denetimi ve birleþmesinin engellenmesi, bir mecburiyetti.

Ýsrail bombalarý sýnýr çizgilerini yeniden yakýyor, kavuruyor. Filistin ve Lübnan tarihlerinin yeni bir kanlý sayfasýnda yaþýyor. Kuzey Irak sýnýrýmýzda Ýsrailli komutanlar Peþmergelere eðitim yaptýrýyor. Ve herkes gibi biz de tarihte yaþamýþ o tek adamý hatýrlýyoruz. Sýkýþýk durumdaki hazinesini milyonlarca sterlinle “rahatlatmaya” hazýr olduklarýný söyleyerek yanýna kadar sokulan ve kendilerine baþlarýný sokacak bir arazi vermesini isteyen Theodore Herzl’e Abdülhamid’in söylediði aþaðýdaki sözler bir asýr sonra bile diken diken etmeye yetiyor tüylerimizi:

“Ben bir karýþ dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana deðil, milletime emanettir. Milletim bu vataný kanlarýyla mahsuldar kýlmýþlardýr. O, bizden ayrýlýp uzaklaþmadan tekrar kanlarýmýzla örteriz. [Böyle bir toprak parçasý bizden kopartýlmak istense bile o topraðý kanlarýmýzla kaplarýz ve yine bizim topraðýmýz olur.] Benim Suriye ve Filistin alaylarýmýn efradý birer birer Plevne’de þehid düþmüþlerdi. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanýnda kalmýþlardýr. Türk imparatorluðu bana aid deðildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasýný veremem. Býrakalým Museviler milyonlarýný saklasýnlar. Benim imparatorluðum parçalandýðý zaman onlar Filistin‘i karþýlýksýz bile ele geçirebilirler. Fakat yalnýz bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlý bir beden üzerinde ameliyat yapýlmasýna müsaade edemem.”


Siyonistler kendilerine Filistin’den toprak satmasý için bir deðil, tam beþ kez ikna giriþiminde bulundular. Hepsinde yüz geri edilince anladýlar ki, o baþta kaldýkça Orta Doðu’ya “huzur” gelmeyecek(!).Siyon Yurdu’na giden altýn yol, Abdülhamid’siz açýlacaktýr.

Yahudi diasporasýnýn Abdülhamid’e güttüðü kin o kadar derin ve köklüdür ki, Guantanamo’da aylarca esir kalan Ýbrahim Þen, Vakit’in kendisiyle yaptýðý söyleþide ilginç itiraflarda bulunmuþtu. Meðer Guantanamo’daki sorgulara Ýsrailli hahamlar da katýlýyormuþ. Hatta bu Guantanamo mahkûmu, sorgulardan birisinde Yasef isimli bir Yahudi komutanýn vücuduna elektrik verirken kendisine,

“Türk terörist, merak etme az kaldý. Irak, Ýran ve Suriye’den sonra sýra Türkiye’ye de gelecek. Kadýnlarýnýz hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. Ýstanbul’a geldiðimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarýný ateþe vereceðiz” dediðini aktarýyordu.

II. Abdülhamid 24 Nisan 1909’da tahttan indirildi, vefat ettiði 10 Þubat 1918’de ise Jön Türklere devrettiði, yüzölçümü neredeyse 5 milyon kilometrekareye ulaþan koca imparatorluk kayýplara karýþmýþ sayýlýrdý. “Hürriyet kahramaný” Enver Paþa’nýn 1 Kasým 1918 Cumartesi gecesi saat 23.00’de bir Alman istimbotu ile kurtarmaya kalktýðý ülkeden kaçmadan evvel, yaveri Mersinli Cemal Paþa’ya yaptýðý þu acý itiraf, Ýttihatçýlarýn nasýl büyük bir oyuna geldiklerini geç de olsa fark ettiklerini göstermektedir:


“Turan yapacaktýk, viran olduk. Bizim en büyük günahýmýz, Sultan Hamid’i anlayamamaktýr. Yazýk Paþam, çok yazýk! Siyonistlere alet olduk ve onlarýn hýyanetine uðradýk!”


Yýllar geçtikçe haklýlýðý daha iyi anlaþýlan “Son Sultan” II. Abdülhamid’in bütün mücadelesini, bir yandan kurtlarla dans edip ülkeye zaman kazandýrmaya, öbür yandan ülkenin yetersiz altyapýsýný gelmesi kaçýnýlmaz emperyalist kýyamete hazýrlamaya ve insan gücünü yetiþtirmeye teksif etmiþti. Ýlk denizaltý gemilerimizi donanmaya kazandýrmasý da, imparatorluk sathýnda binlerce okulu açmasý da bu gayenin yansýmalarýydý. Çobanlara bile okul açtýrmasýný, mezuniyet törenlerine hediyeler göndererek memleket evlatlarýný okumaya teþvikini ancak bu gaye çerçevesinde anlamak mümkündür.

Ona kýzanlarýn öfkesini anlýyoruz. Osmanlý’nýn postunu pahalýya deldirmiþti emperyalizme. Acýsýz bir ameliyatla gövdeyi paylaþacaklarýný düþünenlerin, bu paylaþýmýn onun gayretleriyle ertelenmesi ve Birinci Dünya Savaþý’nda milyonlarca Avrupalýnýn ölümüyle sonuçlanmasý karþýsýnda öfkelenmelerinden daha doðal bir þey olamazdý. Dinmeyen öfkelerinin sebebi budur. Tabii Kýzýl Sultan iftirasýnýn da...

Ýyi güzel, anlýyoruz Ýngilizin, Fransýzýn, Yahudinin, Ermeninin, Masonun þunun bunun hýncýný. Peki bizim içeridekilere ne oluyor? Onlar da mý ülkeyi erkenden bölüp parçalatmadýðýna kýzýyorlar yoksa?

Orta Doðu’da haritalarý yeniden çizme tartýþmalarýnýn yapýldýðý þu günlerde dikkatle okumamýz gereken bir kitap gibidir Sultan II. Abdülhamid’in 33 yýllýk iktidarý. Ben bu direniþe, sessiz Çanakkale diyorum. Þehitsiz, gazisiz, topsuz, tüfeksiz Çanakkale...

Yok, yok, bir þehidi var bu sessiz Çanakkale’nin. Hem de hakký yenmiþ, garip bir þehidi: O þehid, Abdülhamid’in ta kendisidir. Rahmet onun üzerine yaðsýn...