Hayat ve ölüm
Acil servisteydim. Saat gecenin bir buçuðuydu. Ýki bayan, kollarýndan tuttuklarý, 16–17 yaþlarýnda, bir delikanlýyý hastaneye getiriyordu. Delikanlýnýn babasý olduðu anlaþýlan bir bey arkalarýndan soluk soluða geliyor, bir yandan da þöyle sesleniyordu :
— Kurtarýn yavrumu, kurtarýn çocuðumu!
Nöbetçi doktor, gecenin yorgunluðuyla gömüldüðü koltuðundan doðruldu.
— Doktor Bey, oðlum intihar niyetiyle ilaç içmiþ. Annesi fark edince, hemen getirdik.
— Aldýðý ilaçlar yanýnýzda mý?
Adam, ceketinin ceplerinden hap kutularýný çýkarýp doktora gösterdi.
— Þu haptan on–on beþ tane, þundan beþ kadar, þundan da üç–beþ tane içmiþ.
— Ne zaman içtiðini biliyor musunuz?
— Ýki saat kadar olmuþ.
Doktor hap kutularýný uzun uzun inceledikten sonra, bir delikanlýya, bir de kutulara baktý.
Ardýndan kafasýný saða sola sallayýp yüzünü buruþturarak
— Hýmm ! Yazýk, çok yazýk!
Aile endiþe ve merak içinde, doktorun bir þeyler söylemesini bekliyor, ama doktordan ses çýkmýyordu.
Bense, gencin midesini yýkayacaðýmýzý düþünüyordum. Kýsa süren bir sessizlik, babanýn sorusuyla bozuldu:
— Ne yapacaðýz doktor bey?
— Üzgünüm! Yapýlacak bir þey yok. Hem bu ilaçlar... Üstelik de geç kalmýþsýnýz.
Ben göz ucuyla aileye baktým. Hepsinin gözleri fal taþý gibi açýlmýþ, beti benzi atmýþtý. Delikanlýnýn yüzü korkuyla gerilmiþti.
— Ne olacak doktor bey! Hiçbir þey yapamaz mýsýnýz?
— Artýk çok geç. Bu durumda maalesef bir þey yapamayýz. Yapsak da yararý olmaz herhalde bir saate kadar hastayý kaybederiz. Gene de hastayý müþahede altýnda tutalým.
Ben de en az aile kadar þaþýrmýþtým. Delikanlýnýn yüzüne bakýyordum.
Ölüm endiþesi ve ümitsizlik, iliklerine kadar iþlemiþ gibiydi. Ölüme bu kadar yaklaþmak gerçekten zor bir durum olmalýydý.
Söylenenleri dikkatle dinleyen delikanlýyý ölüm gerçeði ile yüzleþmek ürkütmüþtü. Piþmanlýk duygusu içersinde ve titrek bir sesle doktora
— Kurtulmak için ne yapmak gerekiyorsa yapmaya hazýrým. Ne olur doktor! Beni kurtarýn, ölmek istemiyorum. Dedi.
Doktor oralý bile olmadý.
Demek, karþýmda duran bu diri beden birazdan ölecek, otopsi için açýlacak ve biz bir rapor düzenleyip býrakacaðýz!
Hayat ve ölüm...
Yaþamak ve ölmek ..
Genç olmak , yaþlý olmak , hayatý anlamak , ölümü benimsemek ....
Hayatý ölüme bir girizgâh olarak deðerlendirebilmek...
Ölüme her an hazýr olmak ..Veya kendini hazýr hissetmek...



Kýsacasý ölüme kuþanmak ....
Hayata ve ölüme anlam kazandýrmak...
Bir sürü düþünce beynime doluþuyor.
Doktor oradan uzaklaþtý. Ben de peþinden gittim. Biraz acemilik kokan bir tavýrla sordum :
— Doktor bey! Midesini yýkayamaz mýydýk? Ayrýca serumla bol mayi verip bir yandan da idrar söktürücülerle kanýný temizleyemez miydik?
Doktor dönüp, gözlerimin içine baktý:
— Kardeþim görüyorsun, burada ayakta zor duran yaþlýlar bile biraz daha hayatta kalmak için mücadele ederken, bu delikanlý dana on yedi yaþýnda ve intihara kalkýþýyor. Ölmek istiyorsa, neden mani olalým? Biraz isteði ile baþ baþa kalsýn bakalým. Ölüm ne imiþ, hayat ne imiþ düþünsün! Yaþamanýn deðerini, ailesine ne kadar acý çektirdiðini fark etsin! Dahasý Allah’ý hatýrlasýn; kul olmayý... Ölümü ve sonrasýný da tabii ki ...
Arkasýndan, beni bir kez daha þaþýrtan bir kahkaha atýp þöyle dedi :
— Yoksa sende mi inandýn öleceðine?
— Ne yani, delikanlý ölmeyecek mi?
Gülerek, ilaç kutularýný gösterdi.
— Bu vitamin haplarýndan 15–20 tane içmekle kimse ölmez!