Ýskenderun belediyesine destek
Ýskenderun Belediye Baþkaný Mete Aslan ay yýldýzlý Türkiye haritasý üzerindeki “ya sev ya terk et” yazýlý afiþleri þehrin bütün reklam levhalarýna koydurdu. Basýn yayýn organlarýnýn birçoðu ve bazý siyasiler Mete Aslan’a saldýrýya geçtiler. Daha önce de Tayyip Erdoðan ayný anlama gelebilecek sözler söylemiþ; ancak “ya sev ya terk et” sözlerinin MHP’ye ait olduðunu ileri sürmüþtü. MHP yetkilileri de sözü sahiplenmemiþti. Siyasiler ve yazar çizer takýmý bir illetten kaçar gibi bu sözden kaçýyorlar. Sözün anlamýný biraz irdeleyelim bakalým, kaçanlar doðru mu yapýyorlar.
Önce, eskilerin kullandýðý bir tabir üzerinde durmak istiyorum: “Mefhum-u muhalif.” Ýkinci kelimedeki ha hecesi uzun söylenmeli. Hasan’daki ha gibi deðil Hakan’daki ha gibi telaffuz edilmeli. Tabiri “karþý kavram, zýt kavram” diye sadeleþtirebiliriz. Eskiler bir kavramýn zýddýndan hareket ederek onu daha iyi anlamaya ve anlatmaya çalýþýrlardý. Namýk Kemal’in çok meþhur olmuþ “insan vatanýný sever” cümlesini ele alalým. Bu sözün mefhum-u muhalifi þudur: “Ýnsan olmayan vatanýný sevmez; vatanýný sevmeyen insan deðildir.” Mefhum-u muhalifine bakýnca “insan vatanýný sever” cümlesinin anlamý çok daha açýk bir þekilde ortaya çýkmýþ oluyor. Bir de Mehmet Emin Yurdakul’un ünlü þiirine bakalým: Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur / Sinem, özüm ateþ ile doludur / Ýnsan olan vatanýnýn kuludur / Türk evladý evde durmaz giderim. Üçüncü mýsranýn mefhum-u muhalifi nedir? “Vatanýnýn kulu olmayan insan deðildir.” Konumuz vatan diye hep vatan üzerinden örnek verdim. Bir de baþka örnek vereyim. Ziya Gökalp’ýn ünlü sözü: “Gözlerimi kaparým, vazifemi yaparým.” Bunun da mefhum-u muhalifi “gözlerimi kapamam, vazife mi de yapmam” þeklindedir. Vaktiyle bazý aydýnlar bu sözün mefhum-u muhalifini düþünselerdi vazife aþkýný anlatan bu cümleyi alaya almaya kalkýþmazlardý.
Þimdi de “ya sev ya terk et” sözünün mefhum-u muhalifine bakalým: “Hem bu vataný sevme, hem de burada yaþamaya devam et.” Ýnsanýn doðup büyüdüðü vataný sevmeden orada yaþamasý mümkündür ama böyle bir durumda o insan mutlu olabilir mi? Bu durumdaki bir insanýn ruh saðlýðý yerinde olabilir mi? Eðer bir insan vatanýný sevmiyorsa ve kendi kendini orada yaþamaya mecbur tutuyorsa o insan kendi kendine eziyet ediyor demektir ki böyle insanlara da mazoþist dendiðini hepimiz biliyoruz. Duruma bir de vataný sevenler açýsýndan bakalým. Çevrelerinde vataný sevmeyen insanlar olduðunu biliyorlar ve buna katlanýyorlar. Vataný sevmeyenler bu topraklar için âcil bir tehlike olmasalar bile potansiyel tehlikedirler. Vatana kötülük yapmalarý her zaman mümkündür. Bunlarýn sayýlarý arttýkça potansiyel tehlikenin büyüklüðü de artar ve ayný zamanda daha yakýn bir tehlike hâline gelir. Bölücü terör bunun en açýk delilidir. Demek ki vatanýný sevenler çevrelerindeki potansiyel tehlikeye raðmen onlara bir þey demeyecekler ve tehlikeyle birlikte yaþamaya devam edecekler. Yani onlar da kendi kendilerine eziyet edecekler; onlar da mazoþist olacaklar. “Ya sev ya terk et” sözünü bir hastalýk gibi görüp ondan kaçanlara þimdi soralým. Bu söz mü hastalýklý bir ruhun tezahürüdür; yoksa kendi kendine eziyet etmek mi?
Ýskenderun Belediye Baþkaný Mete Aslan bence doðru bir yoldadýr ve saðlýklý bir tepki göstermektedir. Kendisini desteklediðini düþündüðüm Ýskenderunlulara bir soru sorarak yazýmý mizahi bir tarzda bitirmek istiyorum: Acaba “güzel” kelimesinin mefhum-u muhalifi nedir?
Ahmet B. ERCÝLASUN
Þu an 1 kullanýcý var. (0 üye ve 1 konuk)